Yazar Pazartesi, Aralık 01, 2014 , ,

Fİ


Botokslu dudakları, bembeyaz porselen dişleri,  neredeyse tek elden çıktığını düşündüğüm tipik ''estetikli burnu'' ile Azra Kohen böyle bir kitap yazacak biri gibi durmuyor hiç. Radyo-televizyon mezunu, bir çocuk annesiymiş ve Boğaziçi üniversitesinde psikoloji master'ı yapmış. Bir röpörtajda Fi'nin nasıl ortaya çıktığını soran kişiye şöyle bir yanıt vermiş:

''Çaresizlik ve ihtiyaç. Çaresizlikten doğdu Fi. İzlemek zorunda bırakıldığım adaletsizliği engelleyebilmek için o kadar çaresizdim ki nerdeyse savaşa girecektim ve sonunda savaştığım o iğrenç şeye dönüşüp kesinlikle kaybedecektim çünkü savaşlar savaşılarak kazanılmıyor, malesef o kadar kolay değil ve ihtiyaçla büyüdü Fi çünkü yazdıkça bir terapi gibi onardım kendimi.''


Azra Kohen

''Fi, güzelliğin lanetlendiği, zekanın yağmalandığı, iyinin kurban edildiği ve kasaba kurnazlığıyla yönetilen bu gezegende , içine doğduğumuz bu kutsal hayatı kutlamak için yazılmıştır. Kendi potansiyelini keşfetme cesareti gösterebilmiş gerçek kişilere, çatlama cesareti gösterebilmiş tohumlara adanmıştır.'' diyor arka kapakta yazar Azra Kohen. Bu paragraf çok iddialı bir kitapla karşılacağımı düşündürdü bana. Beklentim çok yüksekti ama kitabın ana eksenini oluşturan cümle arka kapakta en altta:

''Bir kişiye duyulan aşktan daha acımasız bir şey var mıdır?''

____________________________Spoiler_______________________________________________

Evet, Fi tamamıyle bir adamın tutkusu etrafında şekilleniyor. Çok tanınan, çok zengin, çok zeki bir adam olan psikolog Can , on yıldır televizyonda ünlülerle terapi yapan bir adam. Etrafındaki dev ekip tarafından Tanrı kabul edilen, aurası ile özellikle kadınların yatağına girmek için sırada beklediği bir üniversite hocası. Asistanları ile mutlaka yatıyor, daha doğrusu neredeyse rastladığı her dişi ile seks yapıyor.

Kiralamak için yer arayan Can'ı emlakçı bir eve götürüyor. Bitişik evin bahçesinde gördüğü bir kız Can'ın ve onlarla ilişkili herkesin hayatını bir anda alt üst ediyor. Duru ismindeki bu kadın adeta bir peri. Mükemmel fiziği, teni, sadeliği ile sıradışı  bir ışığa sahip; üstelik olağanüstü yetenekli bir balerin. Duru'yu gördüğü andan itibaren Can hedefe kilitlenmiş bir füze gibi, hiç bir engel tanımadan ,onu elde etmek için önüne çıkan ne varsa yok etmeye and içerek yola koyuluyor . Kitabı bitirene kadar bu tutkunun sebebini açıklamalarını bekledim ; hala bekliyorum.

Duru, Deniz isminde çok yetenekli bir konservatuar hocası ile birlikte yaşıyor ve Can'a hiç yüz vermiyor fakat Can, hayır diye bir kelimenin lugatında yer almadığı adamlardan. Önce evi alıyor, sonrasında türlü bahanelerle onları evine davet ediyor. İnanılmaz ayrıntılarla dolu planlarla Duru'nun dikkatini çekmeye çalışıyor. 598 sayfa sonra Duru'yu Can'a iten bence en önemli duygu, merak.'' Bu kadar tutkulu şekilde isteyen adam''ı merak ediyor kız .

Bilge ve Özge diğer karakterler. Özge çok yetenekli bir gazeteci. Magazin piyasasındakı herkesin bütün kirli çamaşırlarını biliyor ve sahtekarlıkla, ünlü televizyon yapımcıları ve gazete patronları ile kurdukları ilişkilerle bir yerlere gelen sanatçıların, şarkıcıların ipliğini pazara çıkarmak için bir dergi yayınlamak yaşama amacı. Can'ın bir zamanlar akıl hastanesinde yattığını bilen 2-3 kişiden biri. Kitap boyunca dergisini çıkarmak için verdiği savaşı okuyoruz.

Bilge hayata on-sıfır geride başlayanlardan. Şizofren bir erkek kardeş, ruh hastası bir anne, ilgisiz bir baba. Psikoloji eğitimine kendi deyişi ile ihtiyaçtan başlıyor.Çirkin, gösterişsiz bir kız ama zehir gibi zekası ve algı yeteneği sayesinde Can'ın asistanı oluyor.
 _____________________________________________________________________

Kitapta yer alan Ada, Göksel, Doğru , Ali ismindeki diğer kahramanların da son derece ilgi çekici hikayeleri var ve hepsi bir şekilde birbiri ile bağlantılı. Merakla okudum, bir gecede bitiririm demiştim ama ertesi güne sarktı.

Yazar, karakterlerin kurgu olmadığını , danışanlarından esinlendiğini söylemiş. Takdire şayan.

İkinci kitap Çi çıkmış. Sırada bekliyor.

Kitaptan bir kaç alıntı:

''Televizyon bugünlerde olunabilecek en güçlü yer. Tanrılar yeryüzüne inselerdi yaşamayı seçecekleri tek yer televizyon olurdu, izlenecek kadar yakın, ulaşılamayacak kadar uzak''

''Sen belki çocuk felcine çare bulup binlerce çocuğu kurtarabiliyorsun ama yine aynı toplum tarafından açlığa terk edilen milyonlarca çocuk için ne yapıyorsun?''

O ölen çocuklar var ya, işte onlar senin gibilerin motivasyonu. Seyrettiğiniz, dinlediğiniz haberlerdeki o acıklı ölüm , açlık hikayeleri sizi daha fazla çalışmaya motive ediyor. İçinizi acıtan herşey içiniz acısın diye yaratıldı.''


Benzer Yazılar

0 yorum