Ben OK'im - Sen OK'sin

Yazar Perşembe, Mart 31, 2016 ,


''Psikiyatrik tanılar yüzünden engellenen insanların sayısının, tanı aracılığı ile yardım edilenlerden daha fazla olduğuna inanıyorum. Karl Menninger, ''Hastalar onlara lanetli etiketler yapıştırmamız için gelmiyorlar. Yardım almak için geliyorlar. İnsanlar akıl hastalıklarından kurtulabilirler ama etiketlerden kurtulamazlar'' demektedir.

Tıp geleneğinde tanı doktorların iletişimi açısından elverişlidir ve tedaviyi öngörür. Psikiyatrik alanda tanı geleneği sürdürülmüştür ancak çoğunlukla iletişimin temel amacında başarısız olunmaktadır. Amerikan Psikiyatri Birliği kılavuzunda tanı ile ilgili sayfalarca yazı vardır ve her bilginin karşılığı da tıpkı ego, süperego ve id terimleri gibi belirsizdir. Bir insanın obsesif-kompulsif, psödo şizofren, anksiyete nevrozu olduğunu söylemek tedavinin çok uzun süreceğinin dışında size pek fazla bir şey anlatmaz. Bunun gibi psikiyatrik tanılar çoğunlukla anlamsızdır ve hastane kayıtları bölümünün ihtiyaçlarını gidermeye hizmet ederler. '' diyen Harris'in gönlümü çalması hiç de zor olmadı.

Uzun süredir ''çerez'' tabir ettiğim kitaplar yerine beni geliştireceğine inandığım kitaplar okuyorum. Bu farkındalığa varmam belki yılların doygunluğu belki yaş kırka dayandı duygusu belki ''iyileşme'' arzusu; bilemiyorum. Bu kitap da onlardan biri oldu.

Kitap 1967'de yazılmış, 2 yıl boyuca NY Times'ın çok satan listesinde kalmış. 15 milyon kopyadan fazla satılmış. 2012'de Türkiye'de basılmış. Malesef çeviriyi hiç beğenmedim. Birebir İngilizce'den çeviri yapıldığında o ''anlam'' bütünlüğü yakalanmıyor, düşük cümleler, Amerikanvari deyişler derken bazı yerlerde kitabın ne dediğini pek anlamadım.

Benim anladığıma göre kitap özetle şunu diyor: İnsanın zihni 3 durumdan birinde bulunuyor:

1.Ebeveyn:  Yaşamın ilk 5 yılı boyunca sorgulanmadan kabul edilen, dayatılmış kayıtlardır. Her insanın ''ebeveyn''i özeldir ve kişiye özgü bu ilk 5 yıl düzenlenip kurgulanmadan , doğrudan kayıt edilir.
Bu kayıtların bazıları ''Arabanın önüne atlanmaz'' gibi faydalıyken bazıları; evlilik öncesi seks kötüdür, beyazlar siyahlardan daha iyidir, asla bir polise güvenme gibi, tartışmalıdır.

2. Çocuk: Çocuk küçüktür, bağımlıdır,sakardır, anlam inşa edecek kelimelerden yoksundur. Anne-baba sürekli talep etmektedir ve ödül olarak sunulan takdir göründüğü gibi hızla kaybolur.
Hayal kırıklığı ile dolu bu medenileşme sürecinin ağırlıklı ürünü olumsuz duygulardır. Bu duyguları temel alan çocuk kısa sürede ''Ben ok değilim'' sonucuna varır.

Çocuk 5 yaşına gelinceye kadar duyguları o denli yoğun hissetmiştir ki bu yaştan sonra o güne dek hissettiği duyguların dışında bir duygu hissedebileceğini hayal etmek zordur. 

3. Yetişkin: Yetişkin verileri işleyen bir bilgisayardır. Ebeveyn'deki veriyi inceler, doğru ve bugüne uygun olup olmadığına bakıp kabul veya reddeder. Amaç ebeveyn ve çocuk'tan kurtulmak değil, bu veri bankalarını incelemek için özgür olmaktır.

E-Y-Ç MODELİ:

Bu üç durum yetişkinde birbirine bulaşmaz. Yetişkin durumuna ebeveyn karıştığında ön yargılar (sağ eli kullanmak solu kullanmaktan iyidir) ve bastırılmış çocuk  , yetişkin durumuna çocuk bulaşırsa sanrılar (kapıdaki adam FBI'ın aradığı bir suçlu)  ve engellenmiş ebeveyn yani vicdanı olmayan insan ortaya çıkar.


Ben OK'im - Sen OK'sin

Ben OK'im - Sen OK'sin


Nasıl Yetişkin'de Kalınır?

Yetişkin'i güçlendirmek için yapılacak ilk iş onu, Ebeveyn ve Çocuk'un sinyallerine duyarlı hale getirmektir.Duyguların ayaklanması Çocuk'un oltaya geldiğinin göstergesidir. Kendi Çocuk'unu bilmek, kendi OK DEĞİLİM duygusuna duyarlı olmak olmazsa olmazdır. Ebeveyn sinyallerini denetlemek için şu Yetişkin soruları akılda tutulmalıdır:

Bu doğru mu?
Uygulanabilir mi?
Bu fikre nerden vardım?
Kanıt var mı?

Evebeyn ve Çocuk'u tanımanın bir başka yolu ise iç diyaloğu izlemektir. Bu göreceli olarak daha kolaydır. İnsan kendini umutsuz, pişman, depresyonda hissediyorsa ''Neden Evebeyn'im Çocuk'umu dövüyor?'' sorusunu sorabilir. 

Bir insan eğer bu benim Evebeyn'im, bu benim Çocuk'um diyebiliyorsa bunu Yetişkin'i ile söyler ve çeşitli sorular sorduğu için Yetişkin'e geçtiğini söyleriz. Stresli bir durumda insan basitçe ''Gelen kim?'' sorusunu sorarsa bu bile ona nefes aldırır. 

Zor bir ilişkide yararlı bir alıştırma, karşımızdaki kişinin içindeki küçük kızı veya erkek çocuğunu görmektir. 






Sonuç olarak bir baş yapıt diyemem ama ciddi bir bakış açısı ve iç görü kazandırabilecek değerli bir kitap olduğunu düşünüyorum. Tavsiye ediyorum.







Benzer Yazılar

4 yorum

  1. Aziz dostum epey zamandır sana sormak istediğim bir soru var. Bu yazı bu soruyu tekrar hatırlattı bana. Kitap kurbanı olmaktan nasıl kurtuluruz. İçinizde ki çocuğa sahip çıkan diyen kitaplara karşılık burada da içinizdeki çocuk yetişkin yanınıza zarar vermesin deniliyor. Kitabın bütününü okumadan kesin bilgiye erişmek çok zor ama hayatın bir denge olduğu da kesin...

    YanıtlaSil
  2. Erdal nasıl oldu da gözümden kaçtı bu yorum. Çok pardon.

    Nacizane fikrim şöyle :Öncelikle 21.yüzyıl insanı sorguluyor her şeyi. 2000 sonrası doğanlar "kutsal" kavramına şüphe ile bakıyor (ve bir şekilde onların dilini öğrenmek zorundayız.)bu sorgulama durumu bir yandan iyi bir yandan kötü. İyi çünkü ciddi bir farkındalık oluşturuyor kötü çünkü herkes çok yalnız. Sosyal destek ağlarımız olan aile, akrabalar ve komşular artık yok. Yalnızlaşan ve farkındalık durumundaki insana kişisel gelişim adı altında habire başı - sonu belirsiz fikir pazarlanıyor. Beni biliyorsun çok okumaktan muzdaribim ve artık bir seçim yapabiliyorum. Çok okumayan belki bu kalabalıkta Kaybolanlar ne yapabilir dersen, bunun çok kestirme bir cevabı yok. Çok iyi kitap blogları var, birkaçını takibe alıp yazacağım buraya. Hatta bir yazı hazırlamalı bu konuda.

    Teşekkürler güzel soru için.

    YanıtlaSil
  3. Erdal nasıl oldu da gözümden kaçtı bu yorum. Çok pardon.

    Nacizane fikrim şöyle :Öncelikle 21.yüzyıl insanı sorguluyor her şeyi. 2000 sonrası doğanlar "kutsal" kavramına şüphe ile bakıyor (ve bir şekilde onların dilini öğrenmek zorundayız.)bu sorgulama durumu bir yandan iyi bir yandan kötü. İyi çünkü ciddi bir farkındalık oluşturuyor kötü çünkü herkes çok yalnız. Sosyal destek ağlarımız olan aile, akrabalar ve komşular artık yok. Yalnızlaşan ve farkındalık durumundaki insana kişisel gelişim adı altında habire başı - sonu belirsiz fikir pazarlanıyor. Beni biliyorsun çok okumaktan muzdaribim ve artık bir seçim yapabiliyorum. Çok okumayan belki bu kalabalıkta Kaybolanlar ne yapabilir dersen, bunun çok kestirme bir cevabı yok. Çok iyi kitap blogları var, birkaçını takibe alıp yazacağım buraya. Hatta bir yazı hazırlamalı bu konuda.

    Teşekkürler güzel soru için.

    YanıtlaSil
  4. Sanırım bir çocugum olduğu zaman böyle yazıları daha fazla okuyacağım. Kitap çevirisini beğenmediğini yazmışsınız ama sizin yazınız da bana ağır eldi. Bilmiyorum belki 13 saatlik çalışmanın ve vermiş olduğu baş ağrısından sonra belki de ben anlayamıyorum.

    Fakat kişi önce kendi çocukluğunu incelemeli. Ben çok dayak yedim mesela. Bu yüzden bir çocuğu dövülmemesi gerektiğini biliyorum. Bunu yaşayarak tecrübe etmeseydim keşke ama ettim. Ben çok azar ve küfür işittim. Yine aynı şekilde bir çocuğun bu şekilde bağırılmaması gerektiğini şimdi bir yetişkin olarak anlayabiliyorum. Çünkü geçmişin izlerini taşıyorum ben.

    Bu yüzden yetişkin ya da ebeveyn rolündeki kişiler önce kendilerini gözlemlemeli ve kendi hatalarını giderebilmelidir.

    Ayrıca bir çocuğu anlamaktan ziyade ona ilk başta sevgi ve merhamet duygusu öğretilmesini savunurum her zaman.

    Yorumunuz için teşekkür ederim.

    YanıtlaSil